23 Temmuz 2008 Çarşamba

Rektör Atamaları

Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı yaklaşık 20 tane üniversitenin rektörünu atayacak. Üniversitelerde seçimler yapıldı, YÖK seçim sonuçlarından belirlenen altı kişilik listeleri üçe indirip köşke gönderdi. YÖK geçmiş senelerde olduğu gibi, bu senede en çok oy alanı değilde kendisine en yakın adayları köşke bildirdi. Gül ise kendisine gelen adaylardan en beğendiğini rektör atayacak.

Geçen senelerde de durum böyle iken ve en çok oyu almadığı halde rektör atananlardan bazıları bu sene kısa listeye kalamadıkları için isyan ediyorlar. Demokratik bir yolla atanmasını talep ediyorlar. Demokrasi zaten hep işinize geldiği zaman isteyeceğiniz bir şeydir, çoğunluk sizden farklı düşünüyorsa o zaman demokrasi hoşunuza gitmeyen sonuçlar doğurabilir.

Buradaki çarpıklık bir yana nedense üniversitelere rektör atanırken neredeyse en son bakılan kriter üniversitenin başarısı olmuştur hep. Bir dönem rektörlük yapan birine dönem sonunda kimse ne kadar başarılı oldun diye sormaz, sorsaydı belki bu halde olmazlardı üniversiteler. Bence temel sorun rektörlerin kime karşı sorumlu olduğunda. İhsan Doğramacı'nın bu konudaki kitabı internette ücretsiz olarak okunabilir. Burada benimsenen model halen ABD'de uygulanan, Bilkent'in de benimsediği mütevelli heyet uygulaması. Tamam Bilkent Üniversitesi özel üniversite ama devlet üniversiteleri de pekala mütevelli heyetler tarafından yönetilebilir. Bu durumda üniversitenin bulunduğu ildeki sivil toplum kuruluşlarından, belediyeden temsilciler ile bir heyet oluşturulabilir. Bu heyetde beğendiği birini rektör olarak görevlendirir. Neticede bu heyetin de temel amacı üniversiteyi daha başarılı bir konuma getirmektir ancak bu durumda üniversitenin bulunduğu şehre faydası dokunur. Pardon ya Türkiyede üniversiteler sadece esnafa ve ev sahiplerine faydası dokunan kurumlardı dimi...

Hiç yorum yok: