11 Eylül 2010 Cumartesi

Neden Oyum Evet


Öncelikle belirteyim ki benim uzmanlık alanım fizik. Şu an sadece sesli düşünüyorum.

12 Eylül Pazar günü yapılacak referandum ülkemizin kaderini belirleyecek. Referandumdaki temel tartışma yüksek yargıyı düzenleyen iki madde üstünde yoğunlaşıyor. Bu maddelerin içeriği çok tartışıldı. Bu iki madde konusundaki en büyük eleştiriler ise yargının bağımsızlığını yitireceği yönündeydi. Toplumun bir kısmı yarısından çok daha fazlası yargının zaten bağımsız olmadığı görüşünde. Ben de bu şekilde düşünenlerden biriyim.
Devletler çok güçlü varlıklar aslında. Gelirinizin bir kısmını sizin rızanız olsa da olmasa da alıyor. Suç işlediğinizde sizi hapse atıyor. Devletin bu kadar güçlü olmasının nedeni ise toplum tarafından verilen görevleri yerine getirebilmesi için bu güce ihtiyacı olması.
Bu kadar büyük bir gücün nasıl yönetileceği problemi ise analitik çözümü olmayan denklemler gibi.
Demokrasi ise bu gücün bir kısmının belirli bir süre için halkın seçtiği bir grup insana emanet edilmesi kısaca. Buradaki anahtar sözcük ise belirli bir süre. Yani güç emanet edilirken gücün geri alınması hakkının korunması. Bunun ne kadar önemli olduğunu anlamak için Hitler demokratik seçimle halkın oyları ile göreve geldiğini hatırlamak yeterli. Modern demokrasiler, bu talihsiz tecrübeden çıkardıkları ders ile bu tip durumların önüne geçmek için çeşitli mekanizmalar kurmuşlar.
Türkiye'de ise bir kısım insanlar özellikle bu referandumda halkın oyuna sunulan değişiklerle bu mekanizmaların ortadan kalkabileceği kaygısını taşıyorlar.
Son günlerde ben de bu kaygıları anlamaya çalışıyorum.
Danıştay ve Anayasa Mahkemesi devleti yönetenlerin ve parlamentonun yapabileceği yanlışları önlemek için varlar. Sistemin dizaynı ve yanlış uygulama sonucunda bu kurumlar ve bu iki kurumu da düzenleme görevi olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) asli görevlerinin yanında hükümete muhalefet etmek, süren davalara müdahale etmek gibi görevler de üstlenmeye başladılar. Bu durum o kadar katlanılmaz raddeye ulaştı ki hükümet bu noktada değişiklik ihtiyacı hissetti. Halkın büyük çoğunluğunun talep ettikleri anayasa değişiklikleri yetkisi olmamasına karşın AM tarafından iptal edildi. Cumhurbaşkanlığı seçimi AM tarafından iptal edildi. Devam eden davaların savcıları HSYK tarafından değiştirilmek istendi. Özelleştirmeler sudan sebeplerle sürüncemede bırakıldı.
Örneğin devletin ticari faaliyette bulunmaması ilkesel bir hadise. AKP bunu parti programına koydu ve halktan oy istedi. Bu noktadan sonra Danıştay'ın özelleştirmeleri iptal etmeye çalışması halkın iradesine müdahale etmek değil mi? Maddelerden yerindelik denetimini kaldıranı bu nedenle eklendi pakete.
Modern demokrasilerde devletin gücünü yasama yürütme ve yargı olarak üçe paylaştıran ve bu sayede birbirlerini dengeleyen birinin yapacağı hatayı diğerinin önlemesi esasına dayanan sistem ne yazıkki ülkemizde uzun süredir bu kurumların birbirleriyle kavgası haline dönüşmüş durumda. Yasama ve dolayısıyla yürütme halkın oylarıyla sıklıkla değişirken hali hazırdaki yapı nedeniyle yargı uzun süredir belli bir gurubun kontrolünde kaldı. HSYK, Yargıtay ve Danıştay üyelerini belirlerken HSYK üyeleri ise bu iki kurumdan gelen yargıçlardan oluşuyor. Bu durum kendini tekrar eden bir yapıyı üretiyor. Bu nedenle şu haliyle yargının bağımsızlığından sözetmek pek de mümkün değil.
Bu sistemi değiştirmek denge mekanizmasının yok olması riskini taşısa da varolan durumdan daha riskli değil. Bir yıl içinde genel seçimler var. Halk AKP'ye oy vermezse başka parti gelir. Cumhurbaşkanının süresi de yakında bitiyor. Onun yerine de başkasını seçebilir halk. Ama bu sistem bu haliyle devam ederse HSYK kendine benzeyen yargıçları Yargıtay ve Danıştay'a atayacak ardından benzer yargıçlardan bir kısmı da HSYK üyeleri olacaklar. Bunun değişmesini istiyorum.
Bu nedenle oyum evet.

Hiç yorum yok: